Kur'an-ı Kerim Meali
SÛRELER

105. Ve onu (Kur’ân’ı) hak ile indirdik; o da (emîn ellerde hiç değişmeden size) hak ile indi. (Ey Resûlüm!) Seni de ancak bir müjdeleyici ve (aynı zamanda) korkutucu olarak gönderdik.

106. Hem onu, bir Kur’ân olarak (âyet âyet) kısımlara ayırdık ki, insanlara onu (iyice anlayabilmeleri için) dura dura okuyasın! Çünki onu (hâdiselere göre, size bir ders olmak üzere) azar azar indirdik.

107. De ki: “(Artık) ona ister îmân edin, ister îmân etmeyin!” Çünki ondan önce kendilerine ilim verilmiş olanlar (ehl-i kitâbın mü’minleri, Kur’ân) kendilerine okunduğu zaman, secde edici kimseler olarak, yüzleri üstü yere kapanırlar.(1)

108. Ve derler ki: “Rabbimizi tenzîh ederiz; gerçekten Rabbimizin (kitablarımızda haber verdiği üzere âhir zaman peygamberi hakkındaki) va‘di, doğrusu yerine getirilmiş oldu.”

109. Ve ağlayarak yüzleri üstü yere kapanırlar ve (Kur’ân) onlara, (Allah’a) gönülden bağlılığı artırır.

110. De ki: “İster Allah diye duâ edin, ister Rahmân diye duâ edin! Hangisiyle duâ etseniz, işte en güzel isimler O’nundur.” (Ey Habîbim!) Namazında sesini çok yükseltme; onda o kadar da gizleme; bu (ikisi)nin arasında bir yol tut!

111. Ve de ki: “Hamd O Allah’a mahsustur ki, çocuk edinmemiştir; hem mülkte kendisine hiçbir ortak olmamıştır; âcizlikten (münezzeh olduğundan) dolayı O’nun için hiçbir yardımcı da olmamıştır. Artık O’nu tekbir getirerek yücelt!”

KEHF Sûresi


1. Hamd o Allah’a mahsustur ki, kuluna Kitâb’ı (Kur’ân’ı) indirdi ve onda (lâfzında ve ma‘nâsında) hiçbir eğrilik (ihtilâf) bulundurmadı.(2)

2. (Onu) dosdoğru (bir Kitab) olarak (indirdi) ki, tarafından şiddetli bir azâb ile (inkâr edenleri) korkutsun ve sâlih ameller işleyen mü’minlere, şübhesiz kendileri için güzel bir mükâfât bulunduğunu müjdelesin!

3. (Ki o mü’minler) orada ebedî olarak kalıcıdırlar.

4. Hem: “Allah çocuk edindi” diyenleri korkutsun (diye o Kitâb’ı indirdi)!


1- Bu âyet-i kerîme, Kur’ân-ı Kerîm’deki on dört secde âyetinin dördüncüsüdür. Tilâvet secdesinin ta‘rîfi için, bakınız; (sahîfe 175, hâşiye 2)

2- (Kur’ân,) hayât-ı şahsiye ve ictimâiye-i beşeriyenin (insanların şahsî ve cem‘iyet hayatlarının) bütün nâfi‘ (faydalı) düsturlarını ve hikmet-i âliye-i kâinâtın (kâinâtın yüksek hikmetlerinin) bütün nûrânî (nûrlu) kānunlarını cem‘ etmekle (toplamakla) berâber, hiçbir müşevveşiyet (karışıklık) eseri görünmüyor. Elhak (hakîkaten), o kadar ecnâs-ı muhtelifeyi (karışık cinsleri) bir yerde toplayıp bir münâkaşa, bir karışık çıkmamak, Kahhâr birnizâm-ı i‘câzînin (son derece hâkim olan mu‘cizeli bir tertîbin) işi olabilir.” (Zülfikār, 25. Söz, 34)