Kur'an-ı Kerim Meali
SÛRELER

50. Ve (olmasını dilediğimiz şey için) bizim emrimiz, ancak bir (“Ol!” demek)tir; (onun olması) bir göz açıp kapama gibidir.(1)

51. And olsun ki, sizin benzerlerinizi de helâk ettik; fakat bir nasîhat alan mı var?

52. Hâlbuki (onların) yaptıkları herşey, kitablarda (amel defterlerinde) mevcuddur.

53. Ve küçük büyük herşey, satır satır yazılıdır.

54,55. Şübhesiz ki takvâ sâhibleri, Cennetlerde ve ırmaklar(ın kenarın)da, bir doğruluk ikāmetgâhında, Muktedir (herşeye kudreti yeten) bir Melîk’in (Allah’ın) huzûrundadırlar.(2)

RAHMÂN Sûresi


1,2. O Rahmân (olan Allah), Kur’ân’ı öğretti.

3. İnsanı yarattı.

4. Ona beyânı (açıkça anlatmayı) öğretti.

5. Güneş ve ay, bir hesâba göre (hareket etmekte)dir.

6. (Gövdesiz olarak yerde biten) bitkiler de ağaçlar da (Allah’a) secde ederler.

7. Göğe gelince, onu yükseltti ve mîzânı (umum kâinâtta adâlet ve dengeyi) koydu.(3)

8. Tâ ki tartıda haddi aşmayın!

9. Ve tartmayı adâletle dosdoğru yapın, hem tartıda eksiklik etmeyin!

10. Yere gelince, onu mahlûkāt için alçalttı (yaşamaya elverişli bir şekilde döşedi).

11. Orada meyveler ve tomurcuklu hurma ağaçları vardır.

12. Yapraklı hubûbât ve hoş kokulu bitkiler (vardır).

13. (Ey insanlar ve cinler!) O hâlde Rabbinizin ni‘metlerinden hangisini yalanlarsınız?

14. (O,) insanı pişmiş çamur gibi kuru bir balçıktan yarattı.

15. Cânnı (cinlerin babasını) ise, ateşin dumansız alevinden yarattı.

16. Şimdi Rabbinizin ni‘metlerinden hangisini yalanlarsınız?


1- “İnsanın yaptığı san‘atların sühûlet ve suûbet (kolaylık ve zorluk) dereceleri, insanın ilim ve cehliyle ölçülür. San‘atlarda, bilhassa ince ve latif cihâzâtta (âletlerde) ne kadar ilmi ve mahâreti çok olursa, o nisbette yaptığı işler kolay olur. Cehli nisbetinde de zahmet olur. Binâenaleyh (dolayısıyla) eşyânın hılkatinde (herşeyin yaratılışında) görünen sür‘at-i mutlaka (sınırsız bir sür‘at) ile vüs‘at-i mutlaka (sınırsız bir genişlik) içinde sühûlet-i mutlaka (sınırsız bir kolaylık), Sâni‘in (herşeyi san‘atla yaratan Allah’ın) ilmine nihâyet olmadığına hads-i kat‘î (çabuk ve doğru bir sezgi) ile delâlet eder.” (Mesnevî-i Nûriye, Şemme, 187)

2- Küçük-büyük her şeyin yazıldığı hakkında bakınız; (sahîfe 296, hâşiye 1)

3- “İsm-i Adl’in cilve-i a‘zamından (en büyük icrâatlerinden) olan kâinâttaki adâlet-i tâmme (tam adâlet), umum eşyânın müvâzenelerini idâre ediyor ve beşere de adâleti emrediyor. Sûre-i Rahmân’da وَالسَّمَٓاءَ رَفَعَهاَ وَوَضَعَ الْم۪يزَانَ [Göğe gelince, onu yükseltti ve mîzânı (umum kâinâtta adâlet ve dengeyi) koydu] اَلَّا تَتْغَوْا فِي الْم۪يزَانَ [Tâ ki tartıda haddi aşmayın!] وَاَق۪يمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْم۪يزَانَ [Ve tartmayı adâletle dosdoğru yapın, hem tartıda eksiklik etmeyin!] âyetindeki dört mertebeye, dört nevi‘ mîzâna işâret eden dört def‘a ‘mîzân’ zikretmesi, kâinâtta mîzânın derece-i azametinive fevkalâde pek büyük ehemmiyetini gösteriyor. Evet hiçbir şeyde isrâf olmadığı gibi, hiçbir şeyde de hakîkî zulüm ve mîzansızlık yoktur.” (Lem‘alar, 30. Lem‘a, 368)