Kur'an-ı Kerim Meali
SÛRELER

ASR Sûresi


1. Asr’a yemîn olsun!(1)

2. Şübhesiz ki insan, gerçekten hüsrandadır!

3. Ancak îmân edip sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler vebirbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesnâdır.

HÜMEZE Sûresi


1. Hümeze olan (insanları arkadan devamlı ayıplayıp çekiştiren), yüzlerine karşı (da onlarla) alay etmeyi âdet edinen her kişinin vay hâline!

2. (Ki o,) bir mal toplayan ve onu sayıp durandır!

3. (O,) malının gerçekten kendisini ebedî kılacağını (ölümsüzleştireceğini) sanır!

4. Hayır! And olsun ki (o), Hutame’ye atılacaktır!

5. (Ey Resûlüm!) Hutame’nin ne olduğunu sana ne bildirdi?

6. (O,) Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir!

7. Öyle (ateş) ki, kalbleri kaplar (ta içine işler!)

8,9. Şübhesiz ki o (ateşin kapıları), onların üzerine, uzatılmış direklerle kapatılmıştır!

FÎL Sûresi


1. (Habîbim, yâ Muhammed!) Rabbinin, fil sâhiblerine nasıl yaptığını görmedin mi?(2)

2. Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?

3. Hem üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.

4. (Bu kuşlar,) onlara pişmiş çamurdan taşlar atıyorlardı.

5. Nihâyet onları yenmiş ekin yaprağı gibi yapıverdi!


1- Âlimlerimiz Asr’dan murâdın, ya uzun ve ibretlerle dolu bir süreyi ifâde eden zaman dilimi veya günlük işlerin artık netîcelendiği ve âdetâ âhir zamânı andıran ikindi vakti ya da o vakitte edâ edilen ikindi namazı veya asır denince hemen akla gelen asr-ı saâdet olduğu husûsunda farklı görüşlere sâhibdirler. (Celâleyn Şerhi, c. 8, 397)

2- “Sûre-i اَلَمْ تَرَكَيْفَ ’de nass-ı kat‘î ile beyân edilen ‘Vak‘a-i Fil’ (fil hâdisesi)dir ki; Kâ‘be’yi tahrîb etmek için, Ebrehe nâmında Habeş meliki gelip, fil-i Mahmûdî nâmında cesîm (büyük) bir fili öne sürüp gelmiş. Mekke’ye yakın olduğu vakit fil yürümemiş. Çâre bulamamış, dönmüşler. Ebâbîl kuşları onları mağlûb etmiş ve perîşân etmiş, kaçmışlar. Bu kıssa-i acîbe (hayret verici hâdise), târih kitablarında tafsîlen meşhurdur. İşte şu hâdise, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın delâil-i nübüvvetindendir (peygamberliğinin delillerindendir). Çünki velâdete (doğmasına) pekyakın bir zamanda, kıblesi ve mevlidi (doğum yeri) ve sevgili vatanı olan Kâ‘be-i Mükerreme, gaybî ve hârika bir sûrette Ebrehe’nin tahrîbinden kurtulmuştur.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 77)